12 Mart 2015 Perşembe

Astroloji & Bilim Yanyana Gelir mi?

 
 
 (7 Mart 2014'te yazdığım, Radikal Gazetesinde yayınlanmış yazım)
Bu yazıda geçmişte astrolojiyi hangi medeniyetlerin ve kimlerin kullandığını okumak yerine, şu anda astrolojiyi bizim nasıl kullandığımız hakkındaki görüşleri okuyacaksınız.
Günümüzde astroloji çalışmaları dünyanın her yerinde devam etmekte olsa da, Türkiye’deki çalışmalar birkaç değerli astrolog dışında popüler bilgiye hizmet etme aracı olarak kullanılmaya devam ediliyor. Ülkemizde astroloji alanında değerli hizmetler veren, markalaşmış veya eğitim kurumu olmuş, bu alana ciddi anlamda emek, zaman ve çaba harcayan kişiler mevcut. Bu noktada değerli okuyucuların astrolojiyi “fal” olarak anlamlandırmasına sebep olacak nitelikteki kişilerle, onu insanlara daha doğru ve düzgün anlatmak için çabalayan, yoluna falcılıkla değil, mantıkla ve mantığa yatkın konularla devam eden “nitelikli” kişileri ayırt edebileceği inancındayım ki şöyle bir durum da var, bir kişi falcılık yapıyorsa bile, bu da onun seçimi, ona ait yaşam yoludur, birilerine doğrudan zarar vermediği, psikolojilerini bozmadığı sürece onun yapmakta olduğu şey bizi birebir ilgilendirmez.

Astroloji hakkında ön yargılı olan binlerce, belki milyonlarca insan var. Ön yargılılar, çünkü astrolojiyi eleştirmekten başka ona bir çaba harcamadılar. Tıpkı benim bugün hiçbir fikir sahibi olmadığım bir alanla ilgili eleştiri yapmam gibi bir durum sözkonusu. Eleştiriyi dikkate alabilmemiz için, karşımızdaki kişilerin gerçekten astroloji sistemini anlamaya çalışmış, ona çaba, zaman ve emek harcamış kişiler olması gerekir. Böylece fikirlerimiz uyuşmasa bile, karşımdaki kişinin eleştirisini kesinlikle dikkate alabilirim.

Sizi astrolojiden iten şeylerin başında, bu değerli alanı “öngörü ve istatistik” alanından çıkarmaya çalışıp, falcılık maskesiyle sunanlar geliyor; çünkü bir astrologa gittiğinizde “2014 mart ayında baban ölecek” gibi iddialı ve korkutucu bir cümle duyabiliyorsunuz. Oysa ki astroloji de kesin cümleler yoktur. Bizler, “zamanın kalitesini” yorumlarız; ancak bu kaliteye kişilerin nasıl tepki vereceğini asla bilemeyiz. Örneklendirecek olursam, eğer gökyüzünde transit halindeki Pluton, kişinin doğum haritasındaki Güneş’e karşıt açı yapma sınırına yaklaşmışsa, o halde kişiye örneğin babasıyla ilgili söylenecek cümleler şu şekilde olmalıdır. “2014 Mart ayında babanızla daha fazla ilgilenmeniz gerekecektir, çünkü sağlık durumu hassaslaşacaktır. Bedensel ve ruhsal olarak hassas olacağı bu döneme girmeden önce, babanızın sağlık taramasından geçmesini öneririm. Ayrıca erkekler ve baba figürü ile olan ilişkileriniz çeşitli testlerden geçeceği ve bünye olarak zayıf düşeceğiniz için, sizin de bir sağlık taraması yaptırmanız ve ikili ilişkilerinizde geçmişe ait sizi yoran, üzen, artık yolunuza katkı sağlamayan ilişkileri geride bırakmaya hazırlanmanız sizin faydalı olacaktır.” Bu cümleler sadece aradaki yaklaşım fakrını görebilmeniz açısından basit birer örneklendirmedir. Astroloji alanı hakkında gerçekten zaman ayırıp, çalışma yapan kişiler, yıllara yayılan uzun eğitim dönemlerinden geçerler ve bu eğitimlerin içinde teknik bilgiler dışında insanların psikolojik durumunu göz önüne alarak bir bilgiyi sunmaya özen gösterme gibi hassasiyetleri de öğrenirler. Sonuç olarak karşınıza gelen etten kemikten bir beden değil, ruhu, kalbi ve duyguları da olan bir insandır.

Astrolojide gezegenlere, Güneş ve Ay’a yüklenen anlamlar, deneyim ve gözlemin bir sonucu olarak çağdan çağa aktartılmaya devam etmiştir. Örneğin Venüs’ün sevgi, ilişkiler ve para akışı ile ilgili bir gezegen olduğu, Venüs’ün geri gidiş (gökyüzünde gezegenler hiçbir zaman geri gitmezler, biz yermerkezli bakışla, hızları yavaşladığı zamanlarda onları geri gidiyormuş gibi görürüz) zamanlarında bu konu başlıkları ile ilgili problemler ve aksaklıklar yaşadıklarını kaydetmişlerdir. Tabi ki onlar kaydetti diye biz bu bilgiyi alıp kullanmamakta, günümüzde Venüs geri gidişini biz de gözlemlemekte ve insanların hayatındaki deneyimlere göre bu bilgileri aktarmaya devam etmekteyiz. Siz de bu konuda bir gözlem yapmak istiyorsanız, 21 Aralık 2013- 1 Şubat 2014 arasında, yeni bir ilişkiye başlayanların bu ilişkiyi ne kadar sağlıklı veya uzun ömürlü olarak sürdürdüklerini gözlemleyebilir ve süreci araştırabilirsiniz örneğin. Buradaki örneğimi “o zaman bir ilişkiye başladık, mutluyuz” olarak değerlendirmek yerine, ilişkinin içindeki paylaşımların kalitesini, kadın erkek ilişkisi açısından ne kadar sağlıklı devam ettiğini ve zamanın bu ilişkinin gidişatı hakkında nasıl bir sonuç getireceğini gözlemlemenizi önermekteyim.

Astrolojinin günümüzde sürekli olarak bilimle kıyaslanması ve “bu bilimsel değil, hiçbir bilimsel testi geçemiyor” şeklindeki eleştiriler, şu soruları sormama sebep oluyor: Hayatın içindeki her şeyi bilimle mi açıklıyorsunuz? Örneğin hayatınıza çok yardımcı olan bir alanı, matematiği bilimle mi açıklıyorsunuz ya da felsefeyi tamamen red mi ediyorsunuz? Astroloji ve bilimi neden sürekli yan yana getirmeye çalışıyorsunuz ve eleştirileri sunan bilim adamları veya normal kişiler hem bilim hem de astroloji konusunda yani her iki alanda da yeterli bilgi birikimi ve donanıma sahipler mi?

Diğer yandan bilimsel bilgilere akıl, gözlem ve deney yoluyla ulaşılırken, astroloji kendi içinde akıl, istatistik ve gözleme dayanan bir sistem kullanmakta. Bilime olan yakınlığı ve astronomi, psikoloji, sosyoloji gibi bilimlerden faydalanması da asla inkar edilemez. Tabi ki pozitif bilimler arasında yer alamasa da, bu astrolojiyi hayatımızdan tamamen dışlamamız anlamına da gelmez. Üstelik bugün yerçekimi kanunu gibi bir bilimsel bilgi değişime uğramayacak kadar kesinlik kazanmışken, her bilimsel bilgi aynı kesinliği kazanacak ve çağlar boyunca aynı etkiyi koruyacak diye bir kesinlik de yoktur. Bugün kanıtladığınız bir bilginin üzerine, yarın ondan daha güçlü bir bilgi geldiğinde, daha önce kanıtladığınız bir şeyi sonradan değiştirmek zorunda kalırsınız. Bu, kanıtlanan bilginin yanlış olduğunu göstermez, bunun değişebileceğini, gelişebileceğini gösterir. Üstelik bunu yapan da yine bilimin ta kendisidir. Doğrusu sonsuz ve sınırsız evrende “değişim ve gelişim” i kabul etmemek ve “bu kesin böyledir” demek, insanoğlu için ileriki yıllarda şaşırtıcı sürprizlere hazır olması gerektiği anlamını da taşımaktadır ve tabi ki bilimin hayatımıza kattığı “kesinlik” bize pek çok şeyi kanıtlarken, “anlamamıza, anlamlandırmamıza, manasını çözebilmemize yardımcı olmuyor. Sadece kanıtlıyor ve içini boş bırakıyor. “
Örneğin biz Venüs’ü Akrep burcunda yer alan insanlar için yorum yaparken neye göre yapıyoruz araştırdınız mı? Venüs’ü Akrep burcunda yerleşmiş insanlar için bir istatistik tutuyoruz. Tabi ki tuttuğumuz istatistiklerin yanında insanların davranışlarını ve yaşamlarını gözlemliyor, onların psikolojisini değerlendiriyor ve yaşadıkları ortamı, doğduğu yeri, büyüme koşullarını ve aldığı kültürü de kayıt altına alıyoruz. Böylece basit bir örnekle Venüs’ü Akrep burcunda yerleşmiş insanların, derin ilişki kurma ihtiyacı, saplantılı bağlılık geliştirme potansiyeli, parapsikoloji, psikoloji ve tıp alanlarına ilgi, maji, okültizm ve cinsellikle ilgili konuları araştırma eğiliminde olduklarını gözlemliyoruz. Venüs’ün daha somut anlamda, Akrep burcundaki yerleşiminde para kazanma ile ilgili vereceği özelliklere bağlı olan oranı tespit etmemiz ise daha zor; çünkü her kişinin ayrı ayrı haritalarında, örneğin Venüs Uranüs’ten kare açı alıyor veya Venüs Satürn ile üçgen açı kuruyor. Bu durumda aynı Venüs Akrep görünümü, Uranüs ile kare halinde olduğu için, krizlerden etkilenen, parasını yeterince biriktiremeyen ve düşünmeden ani harcamalar yapan biri etkisini verirken, Satürn ile üçgen açı halindeki Venüs Akrep görünümü, kişinin parasını kontrol edebilmesine, biriktirebilmesine, zaman içinde büyük bir maddi oluşum gerçekleştireceğine işaret etmektedir. Herkesin haritasındaki ayrı “açısal faktörler ve ev yerleşimleri” klasik ve genel geçer Venüs Akrep görünümü dışında, ayrı anlamlar da verecektir. Bu Venüs’ün Akrep burcundaki anlamlarının konu başlıklarını değiştirmez, ancak Venüs’ün aldığı görünümler sayesinde içerik değişecektir.

Astrolojiyi tekdüze bilgilerle hareket eden bir sistem olarak algılamamalısınız, çünkü size Venüs’ün Akrep’te olacağı için kesinlikle zengin olacaksın diyemeyiz. Aksine eğer kişinin haritasında Venüs’ü olumsuz etkileyen bir açı veya teknik yönden hasarlar yoksa, o halde “bu yaşam deneyiminde paranı çoğaltmak, etkili olarak kullanmak, örneğin doktorluk mesleğinden para kazanmak gibi fırsatların olacak, ancak bu fırsatları değerlendirmek veya değerlendirmemek senin elinde” deriz. Bu tıpkı bizim size şunu söylememiz gibidir. “Bugün yağmurlu bir gün olacak, istersen şemsiyeni al ve yağmurdan korun, istemezsen de alma ve ıslan..” Astroloji bastığınız zeminin kalitesini açıklar, sizin adımlarınızı tartışmaz. Yani çukurlu bir yolda yürüdüğünüzü ifade eder, ancak çukura düşüp düşmeyeceğiniz hakkında bilgi vermez.

Peki bir insanın doğum anında çıkarılan harita onun yaşamsal tavrını ve zamanın kalitesini nasıl etkileyebilir? Burada “başlangıç koşullarına hassas bağımlılık” ilkesinden söz edebiliriz. Bir sistemin başlangıç koşulları bilindiğinde, o sistemin belirli bir zaman sonraki durumunu da öngörebilme konusunda fikirler vardır. (bilimsel olarak kanıtlanmıştır diye bahsetmiyorum) Astrolojide başlangıç koşullarını net olarak belirleyebilmekteyiz. Kişinin doğduğu yer, doğduğu dakika ve doğduğu dakikada gökyüzündeki gezegenler ile Güneş ve Ay’ın konumları net olarak bellidir. Bu durum kişinin ilerleyen zaman içinde “içinden geçmekte olduğu zamanın kalitesini” açıklamaya yardımcı bir bilgi olarak bulunmaktadır. (Bu konu ile ilgili detaylı bilgiyi Astroloji akademisinin Mart sonunda yayınlanacak olan birinci eğitim kitabında bulabilirsiniz)

Bir başka konu, “bu sene İkizler burcu için evlenecek dediniz, hiçbiri çıkmadı..” tarzındaki yaklaşımlardır. Haklısınız, bunu hep böyle söyleyen ve aktaran astrologların sizde yarattığı etkinin sonucunda, haklı bir savunmadır bu. Ne var ki sadece burcunuza göre yapılan yorumları değerlendiremezsiniz. Astrolojide her harita kendine özel faktörler taşımaktadır. Örneğiniz sizin burcunuz ikizler ise, teknik olarak “Güneşiniz İkizler’de” yer almaktadır; ancak sizin haritanızdaki Güneş’e şu anda gökyüzünde transit halde bulunan Satürn kare açı yapmaya başlamışsa, o halde bizim yazdığımız aylık veya yıllık yorumlardaki “Jüpiter’in size sunduğu iyimserlik, moral ve şans” etkisini büyük ölçüde alamıyorsunuz demektir; çünkü Satürn sizin Güneşinizi baskı altına almıştır ve iyimserliği hissettiremeyecek bir etki sunmaktadır.

Günlük yorumlar Ay’ın hareketlerine ve gökyüzünde yer alan önemli açılara göre ve aylık, yıllık, haftalık yorumlar gökyüzündeki önemli açılar, tutulmalar ve yıldızların etkilerine göre yazılmaktadır ve bunu astroloji konusunda uzun süre eğitim almış biri detaylı olarak, teknik içerikle yazabilir. Bu yazılanları okumanız, sizin sahip olduğunuz burç ve yükselen burcun nasıl bir etki aldığını öğrenmeniz açısından uygundur ancak yüzde yüz tahmin beklemeniz yerinde olmayacaktır; çünkü biz bu yorumları yaparken, sizin haritanızdaki gezegen ve ışıkların başka hangi durumlardan etkilendiğini o an için görememekteyiz. Bu kişisel harita incelemesi ile öngörülecek bir şeydir.

Astrolojinin ne kadar dakik ve anlamlı olduğunu görebilmek için öncelikle ona vakit ayırmanız, “tecrübe etmeniz” gerekmektedir. Sobanın elinizi yaktığını siz ilk nasıl öğrendiniz? Anneniz size “o sıcak” dediği için mi, gidip elinizi yaktığınız için mi? Astrolojide tıpkı böyledir, bir başkası size “bu bir saçmalık” dediği için bu kıymetli sisteme inanmamak veya “buna tamamen inan” dendiği için, sisteme tamamen inanmak sizin “hazır bilgiyi olduğu gibi alan, okumayan, araştırmayan, değerlendirme ve gözlem yapmayan” biri olduğunuzu doğrular sadece. Örneğin, astrolojide Satürn kısıtlama, sınırlama, eskiye ait bir yapıyı sona erdirme ve bazı ayrıntılı durumlarda ölüm ile özdeşleştirilmiş, Güneş ise erkekler ve baba figürü ile sembolize edilmiştir. 09.07.2010 tarihinde, babamın vefatında, kendi doğum haritamdaki Güneş’in üzerine, transit halindeki Satürn exact olarak derecesi ve dakikası ile kavuşum yaptığında babamı kaybetmiştik. 10 Temmuz 2010’da Yengeç burcunda gerçekleşen Güneş tutulması ise benim sekizinci evimde gerçekleşmişti. Sekizinci ev astrolojide ölümle ilgilidir. Bunlar da tesadüf diyebilirsiniz; ancak tesadüf olmadığını ancak deneyimleyerek öğrenebilir ve gözlemleyebilirsiniz.

Bizler, geçmişte sizin astrolojiye inanmadan ve onun hakkında çalışma yapmadan geçirdiğiniz zamanlardan sonra bugün bize geldiğinizde, sizin geçmiş zamanda bu sistemden haberiniz yokken bile yaşadıklarınızın tamamına “astrolojik açıdan teknik olarak açıklama yapabiliyor” ve hayatınızdaki olayları tek tek size gösterebiliyoruz. Örneğin 2005 yılında astrolojiden haberi olmadan yaşayan birinin, Satürn Venüs üçgeninde evlendiğini ona gösteriyoruz, ki astrolojiyi öğrenen biri için, tüm evlilik hesapları (arap noktaları, ilerletim, zamansal yaklaşım, yaşanan yıl, transitler vb.) ile birlikte, Satürn Venüs üçgenini yaşadığını görmesi bir hayli şaşırtıcı ve anlamlıdır.

Günümüzün bir başka önemli konularından biri, “saygı”dır. Astroloji sayesinde bir insanın yaşamına, davranışlarına ve kaderine saygı göstermeyi öğrenirsiniz; çünkü onun davranışlarının altında yatan etkiyi daha rahat gözlemlersiniz. Örneğin biz haritasında sorunlu aile görünümleri ile doğmuş birine, onun ailesindeki problemli etkiyi anlattıktan sonra, yaşamında iki seçeneğin var, “ya bu problemli etki ile ruhunu daha da zedeleyip, aynı problemleri insanlara yaşatacak ve sen de yaşayacaksın veya bu problemli etkiye istinaden profesyonel bir psikolog veya psikiyatristten destek alarak yaşamını yeniden inşa edeceksin..” Gördüğünüz gibi kişinin yapacağı seçime karışmadım, olası iki seçenekte kişiyi bekleyen durumu ifade etmiş oldum. Yine de her iki durumda da, onun “başlangıç koşulunu” bildiğim için, ona saygı duymaya devam edeceğim. Örneğin bilim sayesinde atom bombası üretilmesine ve bunun sonuçlarının ne derece kötü olduğunu bilmeme rağmen, ona saygı duymaya devam etmem gibi.

Bizler aynı olmak zorunda değiliz, aynı yerden bakmak zorunda da değiliz, bizi tamamlayan ve bütünleştiren arada saygı olduktan sonra bu farklılıklar değil midir? Bilim “mana ve anlama” önem vermiyor diye onu red mi edeceğim? Kendisinin tesadüf eseri bu dünyada yer aldığını, işe yaramaz ve öylesine var olduğunu düşünen birine saygı duymaktan vaz mı geçeceğim? Kendisini bu dünyadan ve evrenden tamamen ayrı sayan, arasında hiçbir bağlantı olmadığını düşünen birine veya şu koskoca alemde sadece keşfettiği yer kadarını bilip de, sonsuz evrenin işleyişi hakkında ahkam kesenlere saygısız mı davranacağım? Tabi ki hayır, “herkes aklının yettiği , ruhunun anlamlandırabildiği” kadarını bilebilir..

“hiçbir şey bilmiyoruz” gibi anlamlı bir cümle kuran Sokrates’in, ölçülü olmak, yasalara uymak, dost kazanmak, toplum işleriyle ilgilenmek ve alçakgönüllü olmak gibi iyi ve mutlu yaşam ilkeleri karşısında, ona baldıran zehrini içiren o zamanın sistemi veya astroloji, astronomi ve fizik alanında değerli çalışmalar yapan Galileo’nun astroloji akademisinde özellikle işlendiği üzere o zamanın inanışı gereği dünyanın sabit olduğu fikrine karşı çıkıp, dünyanın döndüğünü iddia etmesiyle engizisyon mahkemesinde yargılanması gibi durumlar ile bugün illa ki bilimsel olmayan bir bilgiyi anlatmaya çalışan insanlara fırsat olsa benzer muamelenin yapılacak olması manidar değil midir?

İnsan beyninin yüzde kaçını kullanabildiği hakkında hala tartışmalar varken, neyi tam olarak bildiğimizi zannediyoruz doğrusu merak ediyorum.. Önemli olan insan gibi, insanca yaşamak ve insanlığa, onların ruhuna, yaşamına katkıda bulunmaya devam edebilmektir.

DİDEM ŞARMAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder